11 Ocak 2010 Pazartesi

şimdi şöyle bir şey var

1 mikmik!
öyle bir şey ki beni özel günde alınan hediyelerden tiksindirdi. 19 yaşını bitirdim, 20'ye girdim boru değil. e anne sen doğumgününde gidip de bana parfümerideki satıcının 'bu işte tam genç kızlara göre' diye gösterdiği parfümü satın alırsan ben onu beğenir miyim? beğenmem. kız beni 13 yaşında falan sanmış olmalı. birisine hediye alacaksanız, kendinize güvenin öncelikle. yaş grubunu tarif edip de satıcıdan yardım istemeyin. yapabileceğiniz en büyük hata olur. çünkü bu cümleler fiks cümlelerdir. 'şimdiki kızlar en çok bunu kullanıyor.' 'gençler şimdi bunu giyiyor.' 'bence erkek arkadaşınız beğenir, ben de kullanıyorum.' yalan. bunları duyduğunuz anda koşarak uzaklaşın oradan.

ikinci olarak alakasız bir konuya geçiş yapıyorum. dünkü 23:30 ankara'dan istanbul'a gelen kamil koç otobüsünde 15 numarada oturan adam! tam bir öküzsün. en azından böyle deşifre edebilirim seni. yarım saatlik molanın 10 dakikası boyunca tam üstündeki bölmede duran kol düğmesi sıkışmış olan paltomu çıkarmaya uğraştım. boyum kısa olduğu içün nereye sıkışmış olduğunu da göremedim. servis görevlisi de mola olunca koşarak inmiş zaten otobüsten. hemen yanında ayak ucumdan yukarı doğru yükselip dakikalarca paltomla boğuşurken bir 'yardıma gerek var mı?' bile demedin. yani sikinde olmayabilir tamam da, boyu uzun bir varlıksın. doğanın getirdiği bir görevdir sana bu. sonuç olarak, paltoyu çıkaramadım ve bolunun soğuğuna paltosuz adımlarımı attım. hasta olursam sebebimsin öküz adam.

8 Ocak 2010 Cuma

uw! çok feci

0 mikmik!
ne iğrenç bir histir o kendini birisi için özel zannederken, aynı sözcük öbeklerini bir başkası için kullandığını görmek.

tokatlarım.bu benim tarzım

0 mikmik!
ali kırca demişken... pehlivan style!

requiem for ali kırca

0 mikmik!
2 twiti aşan bir yazı bloga aktarılmalı, twitter'dan silinmeli ki anlam kaçmasın. aklıma bugün şu geldi. ileride bir film yapacak olursam soundtrackini atv haberin kullanmasının kesinkes engellenilmesini istiyorum. he ortada senaryo yok tamam ama öncelikli olarak dikkate alınması gereken konu budur. ne yiğit şarkılar can verdi atv haberin elinde. yann tiersen dinlerken aklıma tümörlü çocuğun dramının gelmesi fln..hoş değil, hayır.

4 Ocak 2010 Pazartesi

0 mikmik!
zaten kim masum kalabilmiş demişim ya 2 önceki yazıda. onunla ilgili azil'i okurken bir yere rastladım.gerçi bu yazı masumiyet değil, iyilikle ilgili ama aradaki farkı ben göremiyorum. buyrun yazı:

'' İyilik, ilk öğretilendi. Ancak gerçek değildi. Yaratılması olanaksız eserler gibi, iyilik de bilinen boyutlar dahilinde var olamayacak kadar hayaliydi. Ancak bir yerlerde iyiliğin olduğuna inanan ve defalarca hayalkırıklığına uğramaktan mahvolmuş insanların yersiz çabaları, kendilerini tanımalarını engelliyordu. Savaşlar, ihanetler ve yalanlar insana aitti. Ve pişmanlık ya da komşunun hayatını eleştirmek, iyi olmaya yetmiyordu. Hiçbir şey iyi olmak için yeterli değildi. Çünkü dünya ve insan eti, iyilikten yoksundu. İnsanlık, çizginin diğer tarafındaydı. Ancak iyilik ve kötülüğü ayıran sınıra o kadar yakındı ki, iyiliğin ne olduğunu biliyor, ancak hayata geçiremiyordu. Vicdan kelimesi ve duygusu, sınıra yakın olmaktan kaynaklanan bir sahtelikti. İnsan, iyiliğe yakın olan bir kötüydü. Bu gerçeğin insan tarafından öğrenilmesinin zamanı gelmişti. Erişemeyeceği bir huzuru sürekli arzulamaktan vazgeçmeli ve kendisiyle çelişmekten delirmeye son vermeliydi. Gelişimini engelleyen yüksek amaçlara sahip olmayı bırakmalı ve iyiliğe ulaşmak yerine, içindeki kötülüğü dizginlemeyi öğrenmeliydi. Çünkü her ne kadar yakın olsa da iyilikle arasında asla aşamayacağı bir duvar vardı ve o duvara çarpıp parçalanmaktan vazgeçemiyordu. Her çarpışmada sınırdan daha da uzaklaşıyor ve kötülük topraklarının merkezine yaklaşıyordu. Ne yarattığı dinler ne ahlak ne de yasalar. Hiçbiri işe yaramıyordu. Hatay'a yirmi kilometre uzaklıkta yaşayan Suriyeli, ne kadar Türk'se, insan da o kadar iyiydi. İnsanlık, doğumundan beri dinlediği iyiliğin, masal olduğunu tanıklık etmeli ve gözkapaklarını oturmuş cehaleti savurup uyanmalıydı. .........
İyilik, bütün iletişim araçlarında reklamı yapılan, ancak özel sektöre ait hiçbir stokta bulunmadığı için satılamayan bir üründü. O kadar. İnsanlık gerçekliğinde daha fazla karşılığı yoktu. Kusursuz bir simetriye sahip yüz ve beden kadar, sahip olunabilmesi imkansız ve plastik bir ürün.'' Hakan Günday
0 mikmik!
oysa ki gitmeni istemezdim ve ben daha bir çok şeyin daha olmamasını isterdim ama dünyam istediklerimden çok istemediklerimle şekillenmekte. hatta artık bir şeyi çok istemek ve umutlanmak istemiyorum çünkü; olmasını çok istediğim şeyler mutlaka hayal kırıklığına uğratıyor beni. günlük hayatının mutluluk seviyesi bünyede manik depresif cücükler varmışcasına hızla değişirken de geleceğe umut bağlamamak olmuyor tabi. ve merak etmekten başka bir şey gelmiyor elimden; acaba o gelecek hiç gelecek mi?

8 Aralık 2009 Salı

0 mikmik!
belki de kalp kırmak, kalbinin kırılmasından en çok korkan insanların geliştirdiği bir tür savunma mekanizmasıdır. yani aslında, kalbi kırılan olmamak için kalp kıran olmak... veya aşık olmaktan korkmak. her şey tam yoluna girmişken, birden kendini geri çekmek. diyosun ki, tüm kalbimle bana gelsin istiyorum, geldiğindeyse olanca gücümle ondan kaçıyorum. gerçekten doğru kişi olmadığı için mi, yoksa bahaneler mi üretiyorsun? bi de kendine masum dersin ama zaten kim masum kalabilmiş ki..

'' don't say you want me, don't say you need me, don't say you love me; it's understood.
don't say you're happy, out there without me, i know you can't be cause it's no good.''