30 Temmuz 2009 Perşembe

böyle düşününce hüzünlü oluyor

0 mikmik!
her geçen saat, sevdiğimiz insanlarla geçirmek için kalan zamanı biraz daha azaltıyor. yolculuğa kimin önce çıkacağını bilmiyoruz ya da uyandığınızda gene yanıbaşınızda olup olamayacağını... gitmeden hoşçakal diyebilecek mi acaba? diyemezse eğer, nasıl ayrılacağız? ya saçma sapan bir neden yüzünden kavga ettiysek ve onu üzdüysem... hafızam beni yanıltana kadar kendimden nefret edersem? hayatının büyük bölümünü kaplayan o insanları yıllarca taşıyan dünya, onları hatırlamayacak. sadece kalbinde iz bırakarak gidecekler. sadece kalbinde, ona ayırdığın her yer hep boş kalacak.

yo, her zaman kaşarlar değil.

0 mikmik!
geçenlerde günlüğümü okudum. hiç bir zaman düzenli yazamadım ama ortaokul yıllarımda yazdığım zamanlar olmuş. okudukça hatırlıyorsun, güzel bir şey.. şimdi feysbuktan o zamanki arkadaşların fotoğraflarına bakarken, yaşadığım o olay tekrar aklıma geldi. gülümsedim. çok güzeldi çünkü..anlatıyorum.ortaokulu özel bir okulda okudum. bünyesinde, oldukça fazla sayıda parayla şımartılmış çocuklar bulunduran bir okul. ben de o çocukların en şımarıklarından birine aşıktım. kendisine 'draco' diyeceğim.(davranışlarından dolayı hep draco malfoy'la özdeşleştirmişimdir kendisini,harry potter'ı okurken).tabii ki popüler draco'dan hoşlanan tek kız ben değildim.bir de sınıfımızın kaşarı mevcuttu. ona da kaşar diyeyim bari, zira her zaman bu peynir çeşidiyle özdeşleştirmişimdir kendisini. ben biraz daha utangaçtım, kaşarsa her zaman atak halindeydi. draco tüm ödevlerini ona yaptırırdı. aralarında bir çeşit komensalizm vardı. sınıfta yanımda ' ümit verme insanım ben, arkadaşımın aşkısın.' diye şarkı söylerdi,draco'ya ithafen.. o gün, draco'nun futbol maçı vardı. izlemeye gitmiştik tabii ki. kaşar ve kız grubu aşağıda sahanın tellerinin önünde duruyorlardı. ben ve arkadaşlarım ise, onların arkasındaki kaydırağın tepesine çıkmış yukarıdan izliyorduk. maç başladı ve beklenen gol beklenen kişiden, draco'dan geldi. draco'dan beklenen artistik hareket ise beklenmeyen bir kişiye gitti. golü attıktan sonra, draco elleriyle havada bir kalp çizdi ve bir kişiye işaret etti. yukarıya doğru...kaşar ve kız grubu kafalarını çevirdiler, yukarıya doğru...ah o bakış,ah o bakış...işte o kızın o bakışını hiç unutamıyorum..kafaların çevrilme sahnesi...benim rekabetsiz hayatım için, fazlasıyla filmsel ve zafer dolu bir andı.

28 Temmuz 2009 Salı

düşünceye tahammülsüz

0 mikmik!
richard dawkins'in resmi sitesine erişim mahkeme kararıyla engellenmiş.şaka gibi...biz nasıl bir ülkede yaşadığımızı unutmaya devam ededuralım, onlar sürekli hatırlatıyorlar sağolsunlar.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

0 mikmik!
hayatta yapacak çok fazla iyi şeyin yoksa, bazen hiç elindekileri harcamamak en iyisidir. yani yapabileceğin bir kaç iyi şeyi de yapma. sakla. zamanı gelince kullanırsın. benim mesela şu ara yapacak pek fazla iyi şeyim yok. temmuz ayında vizeler, finaller..bugün kendime bir film aldım, adı 99 francs. oturdum,izledim ve izlediğime de pişman oldum çünkü; film hayatımda en çok beğendiğim filmler arasına girdi. hatta sanırım 1. sırada yer almayı başardı benim için. ha şimdi filmi bir daha izleyim desem aynı tadı vermeyecek. hadi başka bir tane 'hayatımda en çok beğendiğim film' bulayım desem, izlemeden nereden bileceksin. izledikten sonra da bittiğine üzülüyosun. ne yapsak bilemedim. benden size tavsiye, baktınız filmi çok beğendiniz, filmin yarısını ertesi gün izleyin. böylece hayatınızdaki bir gün daha kurtarıldı.ne kadar acınası...
sadece siz değerli okurlarım için filmden bir sahneyi ekliyorum ama fransızca.altyazılı yok idi.belirteyim de sonradan yok öyleyken böyleydi demeyin.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

what the duce?

0 mikmik!
bugünkü donald trump alıntısı yine hep hatırlanılmak istenecek, miladi takvimlerin özlü söz köşelerine mutlaka konulması gereken cinsten: ''you're fired!'' bence bu sözden çıkarmamız gereken çok önemli dersler var ve gene bence bu 'günün donald trump alıntısı' uygulamasını bizzat donald trump'ın kendisi hazırlamış, başka bir ihtimali düşünmek dahi istemiyorum. hangi sütü bozuk, hangi aklını peynir ekmekle yemiş , kim yapar ya?

yatıyım artık.

0 mikmik!
uykum da geldi.yatıyım...ama yatmadan önce biraz anlatayım. saat 23:00 sularında yurttan çıktım zira arkadaşımda bira varmış, onun yurda gittim. biraz laflama, bolca dedikodu gecenin 1'ine ve biraz daha ötesine kadar oturduk.bizim kampüsün köpekleri manyak oluyor, çoğu insan korkuyor..ben değil,dolayısıyla onu yurduna bıraktıktan sonra kendi yurduma doğru yol almaya başladım.derken yaklaşık 10 veya daha fazla ama daha az sayıda olmayan köpek sürüsü havlayarak üstüme gelmeye başladı yukarıdaki tepeden.ben inanmazdım saldırgan olduklarına, etrafıma bakındım ama cidden başka bir köpeğe değil bana havlıyorlardı.o an cidden tırstım.yani havlamalarını duyan arkadaşım, iyi misin diye kontrol etmek için aradı bi de üstüne. bu hayvanlara ne yediriyorlar bilmiyorum ki.neyse konu bu değil.o sırada arkamdan bir köpek geldi.sevdim biraz.sonra üstüme falan patilerini koydu, bok etti bluzumu. ben de muç muç yaparak 'yivrum'u peşimden sürüklemeye başladım.iki yurt arası yürüyerek yaklaşık 15 dakikalık mesafede olduğundan gecenin bir yarısı, bir yol arkadaşının fena olmayacağını düşündüm.bi tane adamla karşılaştık, yivrum ona doğru gitmeye başladı. adam 'siz iyi arkadaş olmuşa benziyorsunuz rica etsem uzaklaştırır mısınız köpeği?' dedi. tabi dedim, yolumuza devam ettik.bir kere gaza gelmiştim, yivrum sadık bir dosttu ve beni yurda götürmesinin karşılığı olarak ona buzdolabında duran kıymalı makarnayı üstüne yoğurt dökerek servis edecektim,karnını doyuracaktı.öğrenci yurdu malum, kısıtlı imkanlar...(!)bunları yolda giderken ciddi ciddi düşündüm.yurda 5 dakika mesafe kala, koşa oynaya yürüdüğümüz yolda bir araba durdu yanımızda.bana nereye gidiyorsun istersen seni bırakalım dediler.hayır, kem küm, biz köpekle yürüyoruz dedim ama espri yaptım sandılar.kapıyı açtılar ve bindim. köpeğe baktım, nereye gidiyorsun beni burada bırakıp der gibi şaşkın bakıyordu.üzüldüm lan.cidden üzüldüm.gülmeyin.üzüldüm yani.yazık.o kadar yürüttüm,yolun ortasında sattım, köpek maması fln da hak getire.(böyle mi yazılıyor?)arabadakiler çok çılgın gençlerdi.ikisi kız birisi de başına adeta bir hippi gibi fular takmış olan erkek.çok coşkundular.müzik sonuna kadar açıktı.erkek direksiyonu bıraktığında,sağ koltuktan kız müdahale ediyordu. beni korkuttuklarına dair bir kaç espri bile yaptılar.ineceğim yerde 'biz seni kesecektik' dediler mesela. ya hayat böyle sevgili dostlar.bazen esprilerle karşılaşırsınız.yurda girdiğimde yurdumuzun güvenliği hamdi abi geç kaldığımı söyledi.tam benim için tutanak yazmaya başlamış, o sırada ben girmişim. yani yürüyerek gelseydim niye geç kaldığımı mazeretiyle müdüre açıklamak zorunda kalacaktım. yani gene diyoruz ki, hayat garip. arkamda üzgün bakışlı bir köpek bırakarak,kendi kıçımı kurtardım ve o araba benim için gökten hippiler tarafından gönderilmişti. aslında köpek de bana oraya kadar eşlik etmek için vardı. en azından insan ben-merkezcil düşündüğü zaman böyle sonuçlara varabilir.neyse bu kadar yeter kafamın içinde on bin tane elipsoid uçuşuyor zaten...love u mj!

7 Temmuz 2009 Salı

neydi neydi?

4 mikmik!
ya delireceğüm gece gece. böle sanırım 2000'lerin başı... yabancı grupları number one tv'den takip ettiğimiz zamanlar, işte o zamanlar bir klip vardı. ne grubun adını hatırlıyorum ne de şarkının adını ama klip aklımda ve o şarkıyı bulmak istiyorum. klipte her şeyden kartondan yapılmıştı. en belirgin hatırladığım, kartondan yapılmış bir kız vardı, siyah küt kısa saçlı ve araba kullanıyordu kartondan yapılma yollarda. tek bunu hatırlıyorum. bilen varsa lütfen şarkının adını söylesin. bulmak zorundayım. o zamanlara döneceğimi sanıyorum klibi izleyebilirsem. geçmişi seviyorum. haydi bakalım genç osmanlar!
ekleme yapıyorum: pencereyi kaparken durumumun ne kadar acıklı olduğunun farkına vardım. pencerenin üstündeki google arama çubuğuna aynen şunu yazmışım: müzik video karton kız.