8 Aralık 2009 Salı

0 mikmik!
belki de kalp kırmak, kalbinin kırılmasından en çok korkan insanların geliştirdiği bir tür savunma mekanizmasıdır. yani aslında, kalbi kırılan olmamak için kalp kıran olmak... veya aşık olmaktan korkmak. her şey tam yoluna girmişken, birden kendini geri çekmek. diyosun ki, tüm kalbimle bana gelsin istiyorum, geldiğindeyse olanca gücümle ondan kaçıyorum. gerçekten doğru kişi olmadığı için mi, yoksa bahaneler mi üretiyorsun? bi de kendine masum dersin ama zaten kim masum kalabilmiş ki..

'' don't say you want me, don't say you need me, don't say you love me; it's understood.
don't say you're happy, out there without me, i know you can't be cause it's no good.''

5 Aralık 2009 Cumartesi

düşünceler

0 mikmik!
hayatımdan nefret etme hakkına sahip miyim? kendimden nefret etmeme de neden olur mu? nefret de garip bir kelimeymiş. adı nefret olan var mıdır acaba? unisex bir isim olabilirdi.

2 Aralık 2009 Çarşamba

'ekin'

0 mikmik!
ah sen küçük 'ekin', hep kaybeden oldun
sen vardın sonunda, hem de her seferde
acılar kadını olmak öğretildi
sen yaptın doğruyu, sanki varmış gibi
unut hiç bir film yok, hayatını çeken:
bir sen ve daha sen, seni gözetleyen...
aradığın ikiz çıkmaz, boş, karşına
biz nefes almayız hayal dünyanda
evet, hayat garip, daha ötesi yok
sen sade yaşarsın, garip kurmacandır
unut hiç bir film yok, hayatını çeken:
bir sen ve daha sen, seni gözetleyen...
sendin kaçardın ve hep yakalandın
kır bu kez olsun, insanlık kalmasın
bu kent senin değil, zaten hep burdaydı
yalnızlar şehri diye bir şey olmaz.

1 Aralık 2009 Salı

aman diyim.

1 mikmik!
bayram ziyaretleri kapsamında teyzeme gittik. teyzem de bize bayram ziyaretleri kapsamında yolda giderken başına gelen bi olayı anlattı.ziyarete gittikleri evde bolca beslemişler kendisini kavundu,çaydı dolayısıyla oradan çıkmadan çişi gelmiş. o da nasıl olsa evde yaparım diye tuvalete girmemiş.nitekim yol çok uzuyor ve teyzem fenalık geçiriyor. böyle ateş basmış kendisini, yüzü bembeyaz olmuş fln. el-ayak titremeler, üstüne bi de kusmuş. neyse ama azimli kadın gene eve geliyor, kapıyı açanı can havliyle itiyor ve sonunda ulaşıyor tuvalete. komik bir olay olmamasına rağmen, ailecek olayı dinlerken katıla katıla güldük. belki de komiktir. komik lan tabi. herkes bayramlarda böyle muhabbetler etse keşke. sıçamadığım için baygınlık geçirdim temalı, güzel olurdu.. neyse diyeceğim o ki, bu kadar inatçı olmayın bi konuda. tuvalet yoksa bırakın gitsin. sonuçta pantalonunuz mu daha önemli, sağlığınız mı?
'-sağlıhk bu şakaya gelmez tabi.
-tabi tabi, haklısınız.'

22 Kasım 2009 Pazar

1 mikmik!
depeche mode'un breathe şarkısının sözleri türkçeye çevrilse gayette bir ümit besen şarkısı olma potansiyeli var.buyrun,bakın:
'' i heard a rumour, they travel far.
you know what it's like, the way people are
they talk and they talk, though they don't understand
they'll whisper and whisper and lie on demand
please tell me now, i want to know
i have to hear it from your lips, say it's not so..''

3 Kasım 2009 Salı

eksik bir şey mi var hayatında

0 mikmik!
iki gündür aralıksız yağmur yağıyor istanbulda. ankarada olduğum önceki 2 günü de eklersek toplam 4 gündür damlaların cama vurma sesini dinliyorum. çok huzur veriyor bu ses. havanın sıcak olmaması ve güneşin kendini göstermemesi şartıyla yağmurlu havaları çok seviyorum. öyle böyle değil. bildiğin mutluyum yani. dışarıdasındır, üşür ve ıslanırsın eve geldiğinde hemen üstünü değiştirir kaloriferin yanındaki minderlere tüner ve bir film açarsın ya, işte o miskinliği hiç bir şeye değişmem sanırım.veya kitap okumak..küçüklüğümü hatırlıyorum.yağmurlu değil ama karlı bir hava vardı.sanırım okullar tatildi ve halamda kalıyordum.eniştemle depodan bulduğumuz malzemelerle kızak yapıp, deliler gibi karda oynamıştık,karda yuvarlanmıştım.eve geldiğimde yanaklarım kıpkırmızıydı,yani genelde öyle olur.öyle hatırlamak istiyorum kendimi.halam hemen üstümü değiştirmişti.sonra kaloriferin yanına oturup denizler altında yirmi bin fersahı okumaya başlamıştım ve hala kar yağıyordu dışarıda.bu anıyı hala unutamıyorum ,artık ne kadar huzurluysam. ben hiç büyümek istemiyorum, hem de hiç. şu ana kadar ne kadar artı getirdiyse çoğu şeyi de aldı götürdü. artık beynim sürekli meşgul, giderek daha fazla sorumluluk almak zorundayım, hep soru işaretleri. o kitap okurkenki huzuru bi daha ne zaman bulabileceğim bilmiyorum, daha önümde uzun bir yol var sanırım. hep hayallerim vardı, hala var ama o zaman gerçekleşme olasılıkları daha yüksekti.şu anki halimden o kadar çok şey bekliyodum ki. annem geçenlerde küçükken yazdığım bi kağıdı bulmuş.şöyle yazmışım: ''büyük halime, ileride hep mor oje süreceğim.dövme yaptıracağım.saçımda mavi gölge olacak.uzayla ilgileneceğim.'' hala bazı şeyleri,değişen isteklerimi yine büyüyecek halimden bekliyorum, umarım kendimi hayal kırıklığına uğratmam. hayatımda en çok özlediğim yıllar ilkokul ve ortaokul yıllarım. bir okuldan fazlasıydı sanırım, hala ara sıra rüyama girdiğinde huzur bulduğum bir yuva,garip..şimdiki zamanı ise ne kadar özlerim bilmiyorum. aidiyetsizlik duygusu burada bir gün yok olsa ertesi gün hatırlatıyor kendini. doğal olarak davranışlarım çoğu zaman samimiyetsiz.biraz daha anlatmak isterdim ama ne kadar çok anlatırsam, o kadar çok güçsüz görüneceğimi düşünmeye başladım.bu aralar bolca boşluk ve umutsuzluk var çünkü.yine de mutsuz değilim,hayır.hayatta bizi mutlu edebilecek o kadar çok şey var ki..devam ederken o kadar küçük gözüküyor ki,kaybettiğinde anlıyorsun değerini.hep böyle olmuştur zaten. yaklaşık 1 yıldır koku alamayan biri olarak,ameliyattan sonra da çok bir şey değişmedi, ara sıra gelip gidiyor, bugün elimi yıkadığımda sabunun kokusunu duyunca resmen ordan oraya koştum bişeyleri koklayım diye.o kadar mutlu oldum ki,yeni yıkadığım çarşafları kokladım, sonra tekrar ellerimi kokladım,üstünde kocaman koklayın! etiketi olan vücut şampuanımı kokladım, kokusunu bilmeden almıştım. koklamak.. o kadar güzelmiş ki, sadece bunun için gülümseyebilirsin. cidden son zamanlarda çok üzüldüm bunun için zaten sağlam olmayan inancım çok isyan etti.neden ben? pozitiflikleri saymaya çalıştım hayatımdaki,elle tutulur bir şey de yok. ileride bebeğim olursa eğer onun kokusunu duyamayacağımı düşündüm, sevgilimin, yeni çıkan bir parfümün, çok acıktığında mutfaktan gelen yemeğin...neyse,gene fazla detay. çok hissettirmemeye çalışıyorum etrafımdakilere ama kendi içimde büyük bir bocalama yaşadığım bir dönemdeyim. kimine göre küçük,kimine göre büyük sonuçta kendisi dışında kimse bilemez aslında bir insanın neler yaşadığını ve hissettiğini.yani nankörlük olsun istemem ama,sana göre daha kötü olan bir durumu belki ben buna tercih edebilirdim.edebilirdim de seçim hakkımız oldukça kısıtlı.bitirelim o zaman bu yazıyı.şu aralar havalar değişti, soğuklar geldi fln derken herkes hasta olmuş durumda ben dahil. hepinize telepati yolu ilen bir adet green mile'dan john coffey yolluyorum hastalıklarınızı içine çekip,ağzından böcekler çıkarması için. özellikle de şu sıra en çok düşündüğüm insana iyi gelmesi dileğiyle...

10 Ekim 2009 Cumartesi

0 mikmik!
tanrı yarattıklarını izlemeye vakit buluyorsa eğer çok eğleniyordur heralde. her kişinin kendisini diğerlerinden bir şekilde farklı gördüğü bir topluluk. oysa ki hepsi aynı şeylerden yakınıyor, aynı şeylere gülüyor, aynı şeyleri yiyor, aynı şekilde sıçıyor. ilkokuldayken ortaokulların sana bebe demesine sinir olup, ortaokula geldiğinde mini mini birlere bebe diye seslenmen gibi acaba o da oğlum ben bu yollardan çok uzun zaman önce geçtim diye böbürlenip bizi bir aptallar sürüsü olarak görüyor mudur?
2 mikmik!
bence bizim ülke çok garip bir ülke. hatta dünya üzerindeki en garip ülke. kafamız çok güzel. cem garipoğlu'nun yakalanmadan önce bahçelievlerde tost yediği dükkan bilin bakalım tostun adını ne yapmış? doğru bildiniz, oraya gidin ve bol bol cem garipoğlu tostundan yiyin.

bu olabilir.

0 mikmik!
last fm'de tesadüfen bulduğunuz insanla müzik uyumunuzu o göz alıcı kırmızı çubuk üzerinde süper olarak görünce siz de mi heyecanlanıyorsunuz?

4 Ekim 2009 Pazar

0 mikmik!

I’m back..in a different day but with the same questions again.

How do you know that you meet the one? What if he’s there, standing in front of you but you can’t notice him ? What if, you’re missing the life while you’re searching him with the boundaries in your head that won’t let anybody in. Think that i give the others a chance, what if, you find me at that moment when i look happy from the outside? Could you find the courage to let yourself in my life thinking that i don’t need you as you need me?

bıdıks

7 Ağustos 2009 Cuma

0 mikmik!
'hepinizin amuğa koyim, o derece melankoliğim.' mesajı veren iki ve üç noktalı msn açıklamalarınızı derhal kaldırın.sinirlerimi bozuyor.

4 Ağustos 2009 Salı

runaway

0 mikmik!
ne güzel şarkısın sen ya. ağlatasın var beni.

i was feeling sad,can't help looking back
highways flew by ...
run, run away
no sense of time
like you to stay
want keep you inside.
run, run, run away
lost, lost, lost my mind

like you to stay
want you to be my prize. run, run, run away
lost, lost, lost my mind

like you to stay
want you to be my prize
i was feeling sad, can't help looking back
highways flew by...
run, run away
no sense of time
like you to stay
want keep you inside
all along...not so strong without these open arms.
hold on tight.
all along... not that strong without these open arms.
lie beside.
all along... not so strong without these open arms.
ride beside.
run, run, run away
lost, lost, lost my mind

like you to stay
want you to be my prize

run, run, run away
lost, lost, lost my mind

like you to stay
want you to be my prize



3 Ağustos 2009 Pazartesi

yumuşak g garip bir harf

0 mikmik!
un deux trois quatre!..yaaağ, yağmur yaaağ...
herkes onur gibi dansedebilse dünya güzel bir yer olurdu.

30 Temmuz 2009 Perşembe

böyle düşününce hüzünlü oluyor

0 mikmik!
her geçen saat, sevdiğimiz insanlarla geçirmek için kalan zamanı biraz daha azaltıyor. yolculuğa kimin önce çıkacağını bilmiyoruz ya da uyandığınızda gene yanıbaşınızda olup olamayacağını... gitmeden hoşçakal diyebilecek mi acaba? diyemezse eğer, nasıl ayrılacağız? ya saçma sapan bir neden yüzünden kavga ettiysek ve onu üzdüysem... hafızam beni yanıltana kadar kendimden nefret edersem? hayatının büyük bölümünü kaplayan o insanları yıllarca taşıyan dünya, onları hatırlamayacak. sadece kalbinde iz bırakarak gidecekler. sadece kalbinde, ona ayırdığın her yer hep boş kalacak.

yo, her zaman kaşarlar değil.

0 mikmik!
geçenlerde günlüğümü okudum. hiç bir zaman düzenli yazamadım ama ortaokul yıllarımda yazdığım zamanlar olmuş. okudukça hatırlıyorsun, güzel bir şey.. şimdi feysbuktan o zamanki arkadaşların fotoğraflarına bakarken, yaşadığım o olay tekrar aklıma geldi. gülümsedim. çok güzeldi çünkü..anlatıyorum.ortaokulu özel bir okulda okudum. bünyesinde, oldukça fazla sayıda parayla şımartılmış çocuklar bulunduran bir okul. ben de o çocukların en şımarıklarından birine aşıktım. kendisine 'draco' diyeceğim.(davranışlarından dolayı hep draco malfoy'la özdeşleştirmişimdir kendisini,harry potter'ı okurken).tabii ki popüler draco'dan hoşlanan tek kız ben değildim.bir de sınıfımızın kaşarı mevcuttu. ona da kaşar diyeyim bari, zira her zaman bu peynir çeşidiyle özdeşleştirmişimdir kendisini. ben biraz daha utangaçtım, kaşarsa her zaman atak halindeydi. draco tüm ödevlerini ona yaptırırdı. aralarında bir çeşit komensalizm vardı. sınıfta yanımda ' ümit verme insanım ben, arkadaşımın aşkısın.' diye şarkı söylerdi,draco'ya ithafen.. o gün, draco'nun futbol maçı vardı. izlemeye gitmiştik tabii ki. kaşar ve kız grubu aşağıda sahanın tellerinin önünde duruyorlardı. ben ve arkadaşlarım ise, onların arkasındaki kaydırağın tepesine çıkmış yukarıdan izliyorduk. maç başladı ve beklenen gol beklenen kişiden, draco'dan geldi. draco'dan beklenen artistik hareket ise beklenmeyen bir kişiye gitti. golü attıktan sonra, draco elleriyle havada bir kalp çizdi ve bir kişiye işaret etti. yukarıya doğru...kaşar ve kız grubu kafalarını çevirdiler, yukarıya doğru...ah o bakış,ah o bakış...işte o kızın o bakışını hiç unutamıyorum..kafaların çevrilme sahnesi...benim rekabetsiz hayatım için, fazlasıyla filmsel ve zafer dolu bir andı.

28 Temmuz 2009 Salı

düşünceye tahammülsüz

0 mikmik!
richard dawkins'in resmi sitesine erişim mahkeme kararıyla engellenmiş.şaka gibi...biz nasıl bir ülkede yaşadığımızı unutmaya devam ededuralım, onlar sürekli hatırlatıyorlar sağolsunlar.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

0 mikmik!
hayatta yapacak çok fazla iyi şeyin yoksa, bazen hiç elindekileri harcamamak en iyisidir. yani yapabileceğin bir kaç iyi şeyi de yapma. sakla. zamanı gelince kullanırsın. benim mesela şu ara yapacak pek fazla iyi şeyim yok. temmuz ayında vizeler, finaller..bugün kendime bir film aldım, adı 99 francs. oturdum,izledim ve izlediğime de pişman oldum çünkü; film hayatımda en çok beğendiğim filmler arasına girdi. hatta sanırım 1. sırada yer almayı başardı benim için. ha şimdi filmi bir daha izleyim desem aynı tadı vermeyecek. hadi başka bir tane 'hayatımda en çok beğendiğim film' bulayım desem, izlemeden nereden bileceksin. izledikten sonra da bittiğine üzülüyosun. ne yapsak bilemedim. benden size tavsiye, baktınız filmi çok beğendiniz, filmin yarısını ertesi gün izleyin. böylece hayatınızdaki bir gün daha kurtarıldı.ne kadar acınası...
sadece siz değerli okurlarım için filmden bir sahneyi ekliyorum ama fransızca.altyazılı yok idi.belirteyim de sonradan yok öyleyken böyleydi demeyin.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

what the duce?

0 mikmik!
bugünkü donald trump alıntısı yine hep hatırlanılmak istenecek, miladi takvimlerin özlü söz köşelerine mutlaka konulması gereken cinsten: ''you're fired!'' bence bu sözden çıkarmamız gereken çok önemli dersler var ve gene bence bu 'günün donald trump alıntısı' uygulamasını bizzat donald trump'ın kendisi hazırlamış, başka bir ihtimali düşünmek dahi istemiyorum. hangi sütü bozuk, hangi aklını peynir ekmekle yemiş , kim yapar ya?

yatıyım artık.

0 mikmik!
uykum da geldi.yatıyım...ama yatmadan önce biraz anlatayım. saat 23:00 sularında yurttan çıktım zira arkadaşımda bira varmış, onun yurda gittim. biraz laflama, bolca dedikodu gecenin 1'ine ve biraz daha ötesine kadar oturduk.bizim kampüsün köpekleri manyak oluyor, çoğu insan korkuyor..ben değil,dolayısıyla onu yurduna bıraktıktan sonra kendi yurduma doğru yol almaya başladım.derken yaklaşık 10 veya daha fazla ama daha az sayıda olmayan köpek sürüsü havlayarak üstüme gelmeye başladı yukarıdaki tepeden.ben inanmazdım saldırgan olduklarına, etrafıma bakındım ama cidden başka bir köpeğe değil bana havlıyorlardı.o an cidden tırstım.yani havlamalarını duyan arkadaşım, iyi misin diye kontrol etmek için aradı bi de üstüne. bu hayvanlara ne yediriyorlar bilmiyorum ki.neyse konu bu değil.o sırada arkamdan bir köpek geldi.sevdim biraz.sonra üstüme falan patilerini koydu, bok etti bluzumu. ben de muç muç yaparak 'yivrum'u peşimden sürüklemeye başladım.iki yurt arası yürüyerek yaklaşık 15 dakikalık mesafede olduğundan gecenin bir yarısı, bir yol arkadaşının fena olmayacağını düşündüm.bi tane adamla karşılaştık, yivrum ona doğru gitmeye başladı. adam 'siz iyi arkadaş olmuşa benziyorsunuz rica etsem uzaklaştırır mısınız köpeği?' dedi. tabi dedim, yolumuza devam ettik.bir kere gaza gelmiştim, yivrum sadık bir dosttu ve beni yurda götürmesinin karşılığı olarak ona buzdolabında duran kıymalı makarnayı üstüne yoğurt dökerek servis edecektim,karnını doyuracaktı.öğrenci yurdu malum, kısıtlı imkanlar...(!)bunları yolda giderken ciddi ciddi düşündüm.yurda 5 dakika mesafe kala, koşa oynaya yürüdüğümüz yolda bir araba durdu yanımızda.bana nereye gidiyorsun istersen seni bırakalım dediler.hayır, kem küm, biz köpekle yürüyoruz dedim ama espri yaptım sandılar.kapıyı açtılar ve bindim. köpeğe baktım, nereye gidiyorsun beni burada bırakıp der gibi şaşkın bakıyordu.üzüldüm lan.cidden üzüldüm.gülmeyin.üzüldüm yani.yazık.o kadar yürüttüm,yolun ortasında sattım, köpek maması fln da hak getire.(böyle mi yazılıyor?)arabadakiler çok çılgın gençlerdi.ikisi kız birisi de başına adeta bir hippi gibi fular takmış olan erkek.çok coşkundular.müzik sonuna kadar açıktı.erkek direksiyonu bıraktığında,sağ koltuktan kız müdahale ediyordu. beni korkuttuklarına dair bir kaç espri bile yaptılar.ineceğim yerde 'biz seni kesecektik' dediler mesela. ya hayat böyle sevgili dostlar.bazen esprilerle karşılaşırsınız.yurda girdiğimde yurdumuzun güvenliği hamdi abi geç kaldığımı söyledi.tam benim için tutanak yazmaya başlamış, o sırada ben girmişim. yani yürüyerek gelseydim niye geç kaldığımı mazeretiyle müdüre açıklamak zorunda kalacaktım. yani gene diyoruz ki, hayat garip. arkamda üzgün bakışlı bir köpek bırakarak,kendi kıçımı kurtardım ve o araba benim için gökten hippiler tarafından gönderilmişti. aslında köpek de bana oraya kadar eşlik etmek için vardı. en azından insan ben-merkezcil düşündüğü zaman böyle sonuçlara varabilir.neyse bu kadar yeter kafamın içinde on bin tane elipsoid uçuşuyor zaten...love u mj!

7 Temmuz 2009 Salı

neydi neydi?

4 mikmik!
ya delireceğüm gece gece. böle sanırım 2000'lerin başı... yabancı grupları number one tv'den takip ettiğimiz zamanlar, işte o zamanlar bir klip vardı. ne grubun adını hatırlıyorum ne de şarkının adını ama klip aklımda ve o şarkıyı bulmak istiyorum. klipte her şeyden kartondan yapılmıştı. en belirgin hatırladığım, kartondan yapılmış bir kız vardı, siyah küt kısa saçlı ve araba kullanıyordu kartondan yapılma yollarda. tek bunu hatırlıyorum. bilen varsa lütfen şarkının adını söylesin. bulmak zorundayım. o zamanlara döneceğimi sanıyorum klibi izleyebilirsem. geçmişi seviyorum. haydi bakalım genç osmanlar!
ekleme yapıyorum: pencereyi kaparken durumumun ne kadar acıklı olduğunun farkına vardım. pencerenin üstündeki google arama çubuğuna aynen şunu yazmışım: müzik video karton kız.

14 Haziran 2009 Pazar

bir gün gelecek herkes doğru yolu bulacak!

1 mikmik!

bildiğiniz gibi blogumun olmazsa olmaz köşesi donald trump'ın bilge sözleridir.bugün için gösterilen söz tarihe geçecek nitelikte.tabi ingilizce bir manası da olabilir ama ben ciddi ciddi düşündüm bu adam niye 'alla alla' diye sinirlenme edası veriyor diye.bunun ingilizce bir anlamının var olabileceği ise ekranla 5 dakika boyunca mal gibi bakıştıktan sonra aklıma geldi.beni ve donald'ı bağrınıza basın.söylenen söze gelince, bence komik.siz de gülün.

12 Haziran 2009 Cuma

hayatımızın içinden.

1 mikmik!


geçen hafta uykusuzda erman çağlar'ın yazısını okudunuz mu? okumadıysanız hemen aktarıyım:


'size kalsa her şey sport: türk tekstil dünyasına eleştirel bir bakış. yandaki temsili çorap kendi çorabım. bir anlık sinirle ayağımdan çıkarıp scanner'a soktum onu. niyetim evdeki pazardan alınma bütün soket çoraplarımın, fanilalarımın, bokser donlarımın üstüne 'sport' yazan tekstil üreticilerine zehir zemberek laflar etmekti. ama çorabı fotoşopta taramaya çalışırken çok saçma bir işe girdiğimi anladım; tarama işlemi bitip, beş dakika önce ayağımdaki çorabı piksel piksel ekranımda görünce sinirlerim iyice bozuldu.sonuçta çorabı scanner'dan çıkardım, tekrar ayağıma giydim,ekranımdaki çoraba da biraz renk ayarı verdikten sonra buraya koydum.sportsa sport.türk tekstil dünyasıyla hiç bir alıp veremediğim yok an itibariyle.'


şimdi bunu niye yazdığımı düşünüyor olabilirsiniz.bir çok nedeni olabilir.an itibariyle hangisinin daha ağır bastığını bilemediğim için bence düşünmeyi bırakın. bu yazıyı okuyunca, ne garip bir noktaya takılmış diye düşündüm.sportsa sport o kadar da önemli değildi.ancak;bir kaç dakika önce çamaşırları asıyordum kuruması için.derken kurumuş ve toplanmamış çamaşırlardan olan sarı bir çoraba gözüm takıldı.ne kadar tatlı bir rengi varmış bunun diye elime alınca, gerçekle yüzyüze geldim.sport her yerdeydi.gerek çekmecelerimizin,gerek dolaplarımızın içinde,gerek yerlerde,gerek çamaşırlıkta,gerekse kurutmak için astığımız asıl adını bilmediğim tellerde.biz istesek de istemesek de, seyyar satıcılarda görüp yüzlerine bakmasak da onlar hayatımızın bir parçasıydı çünkü; bize, her zaman sport marka bir şeyler alacak olan annelerimiz vardı. elimdeki çorapla yaklaşık 1 dakika boyunca bakıştık ve yüzümdeki buruk tebessümle onu ait olduğu yere, tellere geri koydum.sonuç olarak, her ne kadar varlığından haberdar olmasanız da evinizde bir yerlerde sizin için daima giyilmek için hazır olarak bekleyecek bir sport olduğunu bilin ve onları sevin.ek olarak, sadece siz değerli okurlarım için onları görüntüledim ve şimdi alta koyuyorum.onlar görülmeye değer...hoşçakalın...



3 Haziran 2009 Çarşamba

there's no sex in this city.

0 mikmik!
sex and the city izleye izleye kendimi artık o dünyanın bir parçası olarak hissetmeye başlamıştım. bir 'newyorker'.. ve arabayla alışveriş merkezinin önünde durduk. kahve krizim tutmuştu. koşar adımlarla starbucks'a girdim ve bir 'café americano' istedim. grande! arabaya geri döndüm ve yola devam..o resim canlandı mı gözünüzün önünde? arabanın içinde müzik eşliğinde kahvemi 'yudumluyorum'. derken, 'chipmunks!'. bu kahvenin gömlek
üzerine dökülme efektiydi. neden? ankara belediyesinin bozuk asfaltları, 5 dakikada bir hoplamanıza neden olan çukurlar. 'eh be! , istediğin kadar kıçını yırt elit olmak için, bu ülkede onun için uygun ısı ve ışık yok'..diyiverdim. hoşçakal sex, hoşçakal 'newyorker'...

24 Mayıs 2009 Pazar

nasıl yani?

3 mikmik!



facebook'ta ünlülerin fan sayfalarındaki fan fotoğrafları kısmına, fanlarının, ünlünün değil de kendi fotoğraflarını eklemesi? ne oluyoruz ya? okan bayülgen diye girdik, 15 kaşar hatun, 20 abaza erkek gördük. geriye kalan çoğunluk da dingil herhalde.

geçen gün ne oldu biliyor musun?

4 mikmik!

üç arkadaş oturmuşuz nevizade'nin en ucuza bira satan mekanında, içkinin de etkisiyle hararetli bir tartışmaya girmişiz. konu; kadınların sanatta neden tarih boyunca erkekler kadar aktif olamadığı, erkekler kadar tarihte adı geçmediği. ortamdaki tek kadın olmam nedeniyle bir yandan kendimi de savunuyormuş gibi hissediyorum ve aklıma gelen her türlü nedeni ortaya koyuyorum. ancak; yaklaşık 2 saat boyunca saydığım nedenler geçerli görülmüyor ki tartışma aynı hararetle devam ediyor. en sonunda erkeklerin vücut yapısının kadınlara göre daha kaslı olması nedeniyle, kadınları istedikleri kadar engelleyebileceklerini ve üstüne de söylenebilecek en abzürd şeyi söyledim:' e yani, mortal combat'ta sonya'nın goro karşısında ne kadar şansı olabilir ki?'. kısa bir sessizlik ve dumur anının yerini gülme krizi aldı, bunu çürütecek anti-tez bulunamadığı için de 2 saatlik tartışmanın konusu yön değiştirdi.(sarhoş tartışmaları asla tamamıyla son bulmaz.) sonuç: suzmeyougurt wins!

bu benim!

3 mikmik!
adım adım insanlıktan çıkıyorum. öncelikle uyku düzenimi değiştirmeyle başladım işe. genelde sabaha karşı 5 gibi yatıyor,öğlen 3 gibi uyanıyordum; ta ki bugün gelene kadar. bugün sabah 10'da yattım ve akşam 10'da kalktım. kahvaltı niyetine de kentucky fried chicken'dan tavuk yedim. bunun işime çok yarayacağını düşünüyorum; amerika'ya gittiğimde... jetlag yaşamayacağım ve oradaki hayata çok çabuk uyum sağlayacağım. o parti senin bu parti benim. new york'taki çılgın türk! işin garip tarafı ise, ortada amerika'ya gitme gibi bir durum yok. en azından önümüzdeki 1 yıl için böyle bir şey söz konusu değil ama ben hala amerika'ya gitsem nasıl rahat edeceğimi düşünüp mutlu oluyorum.

22 Mayıs 2009 Cuma

hıçkırık tuttu!

0 mikmik!
yaklaşık 5 dakikadır kesintisiz devam ediyor. çok feci bir durum. beklemediğin anda sarsılıyorsun. peki vücudumuz bize ne demeye çalışıyor acaba?

şaşırtıcı ama her yerde

0 mikmik!
10 numara kübistim bacım.lütfen bu cümlenin anlamı da duvardaki yerlerini alsın zira yazıyı her gördüğümde düşüncelere dalıyorum.(bu da olur:bana müsait bir zamanda anlamını açıklayıveriniz,müsait olmanız şartı ilen.((parantez içinde parantez:cümle yanlış anlaşılabiliyor,yanlış anlamayınız.anlamı ayıpsa açıklamaya daKalın kalkmayınız.[daha da parantez: paranteze doyamadım,ardarda 'parantez' derseniz nedenini siz de anlayacaksınız.])))
düzeltme: bu konuda sözlükler bize yardımcı olabiliyormuş.'kübistim' kelimesi ne anlama gelir diye ortalarda dolanırken, olayın kübizmle alakalı olduğunu henüz anladım.(kübist'im) ayrıca bakınız: ''bahar geldi,aklım gitti.'' e be insan! bir kesme işaretini mi çok gördün bana.

çişim var!

0 mikmik!
o yüzden bişey itiraf edip hemen gidicem. bu dönem geçebileceğim ders yok.evet.bence ciddi ciddi bir ödül almalıyım sayın rektörün elinden.sonra elimden tutsun da bi eurovision'a katılıyım.sonra bunu fırsat olarak değerlendirip ülke ülke gezeyim, sesimi yorayım ve para toplayayım.bir de zemzem kola reklamında oynayayım.he bi de 3-4 şarkılık bir de albüm çıkarır isem söylenen şarkının garip miksleri ayağına, milyon dolarlık bir bebek olacağım canlar ve ülkeme döndüğümde...''mühendislik? bence okumam. never never.'' söyleyeceğim bunu!

'nerdeysen çık

0 mikmik!
'sor, garip; kimin bu sokaklar, etraftaki dönme dolaplar? nerdeysen çık.' diyor Sakin. Aklıma en sevdiğim geliyor; tutuyorum elinden,koşuyoruz istiklalde. o yanımdayken zaman önemli değil, insanlar yok.sadece biziz. sadece el ele tutuştuğumuz için mutluyuz. çocuklar gibi. hiç bir dertleri yoktur ya hani, hangi oyunu oynayacakları dışında. biz hangi oyunu oynayacağımızı çok iyi biliyoruz. hayat bizim oyunumuz ve sen yanımdayken bu oyunu oynamak hiç de zor değil. akşam annem pencereden hava karadığı için eve çağırsa da, istemeye istemeye gitsem de mutluyum.niye?biliyorum çünkü; sen yarın yine sokakta beni bekliyor olacaksın. ve ertesi gün. ve diğer gün. ve öbür gün. ve her gün...

14 Mayıs 2009 Perşembe

don't give up searching for the one

0 mikmik!
¨¨Why Tony? I mean, is it the money,
the kung fu pajamas? Like, what...
what is it?

¨¨He's the one.

¨¨The one.

¨¨Yeah, I know it's kinda sappy,
but, yeah.

¨¨I'm gonna say something out loud that I've been doing a pretty good job of not
saying out loud lately.
What you and Tony have...
What I thought for a second you and I had...
What I know that Marshall and Lily have...
I want that.
I do.
I keep waiting for it to happen and waiting for it to happen,
and...
I guess I'm just...
I'm tired of waiting.
And that is all I'm going to say on that subject.

¨¨I once talked my way out of a speeding ticket?

¨¨Really?

¨¨I was heading upstate to my parents' house, doing, like, 90 on this country road, and I got pulled over.So this cop gets out of his car. He kind of swaggers on over and he's, like,
"Young lady, I have been waiting for you all day."
So I looked up at him and I said,
"I'm so sorry, Officer. I got here as fast as I could."

¨¨For real?

¨¨It's an old joke.
I know that you're tired of waiting,
and you may have to wait a little while more,
but she's on her way, Ted.
And she's getting here as fast as she can.

10 Mayıs 2009 Pazar

looking for a job?

2 mikmik!




bu çakma elvisleri de bünye bir yere kadar kaldırıyor.hadi erol büyükburç'u da geçtim onun da veliahtı çıkmış.göt göbeği sal biraz,biraz favori,bir de siyah deri pantalonun üstüne renkli gömleğini geçir,tamamdır.müzikten anlamana gerek yok,tipinle iş yapıyorsun.hem de 31 yıldır,garantili iş.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

sen mutlusun,herkes mutlu

1 mikmik!



ilkel bir kabilede yaşasam keşke.şimdi aklıma geldi bu düşünce.çok da güzel bi düşünce.çok da güzel olurdu bence.üstüme ne giycem derdi yok.okulda ne kadar başarılı olucam derdi yok.iş bulucam derdi yok.herkes olduğu gibi.ilkel aletlerle müzik yapanlar olurdu,ben çok beceremezdim herhalde ama çıplak ayaklarla ateş etrafında dans ederdim.rüzgar müziğin ritmine göre eserdi.duvarlara resimler çizerdik.tarlaya gider,pamuk toplardık.sen istersen başka bir şey topla ama ben pamuk toplardım.kocaman bulutlar yapardım topladığım pamuklardan.dünyanın üstünde değilsin,dünyayla berabersin.beraber dönüyoruz,beraber büyüyoruz.büyürken yavru aslanları severdim.oynardık beraber.pocahontas gibin şelalerden atlardım.doğayla iç içe.alabildiğine mavilik.alabildiğine yeşillik.her taraf benliğinle dolu.sen, yalnızca sen olduğun için mutlusun çünkü;sınırlar yok.alabildiğine özgürlük.düşüncen gibi bedenin de özgür.daha ne istersin?

6 Mayıs 2009 Çarşamba

en büyük kolpa

0 mikmik!
geçen gün vedat özdemiroğlu'nun programını izliyordum.genelde komik bulmuyorum kendisini ama şu diyalog...
''en büyük kolpa da şudur ha: 'tanrıya inanmıyorum ama bir enerji var!'
saol lan! 19-20 yıldır elektrik faturası yatırıyorum.tabi bi enerji var!''
bi daha okudum da..hadi vedat gene iyisin,beğendim.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

umut'muş arayan

0 mikmik!
kim iyi niyetli, kim kötü niyetli ayırt edemez oldum.
herkesten şüphelenir oldum.
büyürken güvenimi kaybeder oldum.
eskiyi özler oldum.
duygularımı buzdolabına koydum.
kendimi düşünürken buldum.
suçluyu ararken kayboldum.
kaybolunca,sinirlendim.
sinirlenince sustum.
sustukça kendime döndüm.
dönünce,içime kustum.
çıkardım tüm öfkemi.
kendimden çıkardım.
kendime kızdım.kendime küstüm.
küstükçe biraz daha girdim yorganımın içine.
yüzleri görmek istemedim.
sesleri duymak istemedim.
defalarca çaldı.
açmadım.

29 Nisan 2009 Çarşamba

ilk yazı.çok heyecanlı.

0 mikmik!


lan!blog!naber?niye açtık onu da bilmiyorum.garip garip şeyler çıktı azizim hayatta.blogspot imiş,feysbuk imiş,last fm imiş,deviantart imiş.insanlar burdan tanışıp arkadaş oluyor imiş.sonra da seks oluyor imiş.ben de dedim 'benim ne eksiğim var?'.haksız mıyım?yo,değilim.gel gör ki ortamım müsait değil bu kadar elitliğe.az önce yurtta tuvalete girdim.derken başka bir kız yanımdaki tuvalete girdi.ben çıkaracağı edepsiz sesten dolayı çiş yapmaya utanırken,kız hart hurt kıçını kaşımaya başladı.noluyo lan?!bu kadar rahat olmak neden be öküz.her neyse, bak sinirlendim şimdi!